Suriye, son 14 yıldır devam eden iç savaşın etkisiyle büyük bir yıkım yaşadı. Baas Partisi’nin 61 yıllık yönetimi ve Esad rejiminin 54 yıllık iktidarı sona erdi. Ülke, iç savaş ve bölgesel çatışmalar nedeniyle yalnızca altyapı ve sanayi yapılarıyla değil, aynı zamanda halkının yaşam kalitesiyle de büyük bir gerileme kaydetti. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) 2011 yılından bu yana %85 oranında küçülmesi ve 2024’te de %1.5 daha daralmasının beklenmesi, ekonomik tablonun ne kadar zorlayıcı olduğunu ortaya koyuyor.
Bu yıkımın etkileri sadece Suriye’de değil, bölgesel ticaret, lojistik akışlar ve göç hareketleri açısından da büyük sonuçlar doğurdu. Suriye’den Türkiye ve çevre ülkelere göç eden insanlar, her şey kadar inşaat ve konut sektörünü de doğrudan etkiledi. Türkiye’deki konut piyasasının son yıllarda hızla değişen dinamikleri düşünüldüğünde, göç dalgasının da fiyatlandırma ve arz-talep dengesine önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.
Ancak, bu yıkımın ardından gelen savaş sonrası yeni süreçte Suriye’nin yeniden imarı için yeni bir dönemin başladığı da bir gerçek. Ve bu yeni dönemde, Türk müteahhitlik sektörü büyük bir rol oynamaya aday.
Suriye’nin Yeniden İnşası: Büyük Bir Pazar, Büyük Bir Rekabet
Suriye’nin yeniden inşa süreci, 400 milyar doları aşması beklenen bir bütçeye ihtiyaç duyuyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarında açıklanan bu tutar, savaşın etkileri daha detaylı incelendikçe daha da artacaktır. Özellikle altyapı sistemlerinin, konut stoklarının ve sanayi tesislerinin neredeyse baştan inşa edilmesi gerektiği göz önüne alındığında, bu rakamın 500-600 milyar dolar seviyelerine ulaşması bekleniyor.
Bu rakamın, Türkiye’nin inşaat sektörüne ciddi fırsatlar oluşturacağı tahmin ediliyor. Suriye’nin yeniden yapılanması, yalnızca altyapı projeleriyle sınırlı kalmayacak, aynı zamanda sanayi yapılarının, konutların ve yaşam alanlarının yeniden inşasını da kapsayacak. Türkiye, coğrafi yakınlık, lojistik avantajlar ve sektördeki tecrübesi ile bu süreçte dünyadaki en güçlü adaylardan biri olarak öne çıkıyor.
Suriye’de Hangi Şehirler Yeniden Yapılandırılacak?
Halep, Suriye’nin en büyük nüfusuna sahip şehri olarak büyük bir altyapı ve sanayi yenilenmesine ihtiyaç duyuyor. Aynı şekilde, Şam ve çevresinde de geniş çaplı altyapı yatırımları gerekiyor. Özellikle su ve enerji şebekelerinin modernizasyonu, şehir içi ve şehirlerarası yolların yeniden inşası, hastane ve okul inşaatları ve en önemlisi konut stokunun artırılması öncelikli projeler arasında yer alıyor. Hemen hemen tamamı yıkılmış bir ülkede yapılacak altyapı ve üstyapı projelerinin sınırları ve kapsamı da, şehirlerin enkaz ve ihtiyaç analizleri yapıldıkça belirginleşecek.
Bu noktada, proje maliyetleri büyük önem taşıyor. Suriye’de savaş sonrası artan malzeme ve işgücü maliyetleri ile piyasadaki mevcut birim maliyetlerden çok daha yüksek maliyetlerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Örneğin, enerji nakil hatları ve su şebekeleri gibi projeler, hem mühendislik hem de lojistik açıdan daha yüksek yatırım gereksinimleri doğuracaktır.
Bu süreçte, büyük altyapı projelerinin finansmanı kamu-özel sektör işbirliği (PPP) modeliyle yapılabilir. Türkiye, Katar ve Körfez ülkeleri ile geliştirilecek ortak finansman modelleri, Türk müteahhitlik firmalarına avantaj sağlayabilir.
Bu konuda Para Dergisi’nde konuya dair sektörün önde gelen isimlerinin yaptığı bazı açıklamaları metnimize eklemekte fayda görüyoruz.
Prof. Dr. Sinan Alçın, Suriye’nin yeniden yapılanması için Türkiye’nin potansiyelini vurgularken, “Lojistik açıdan çok yakın bir bölge olması nedeniyle Türkiye açısından büyük bir potansiyel bulunuyor,” diyor. Ayrıca, Suriye’deki altyapı eksikliklerinin ve nüfus artışının, büyük bir yatırım gereksinimi doğuracağına dikkat çekiyor.
Türk İnşaat Sektörünün Üstleneceği Rol: Avantajlar ve Riskler
Türk müteahhitlik sektörünün, yalnızca iç piyasada değil, yurtdışında da önemli projelere imza attığı zaten dünyaca biliniyor. ENR 250 listesinde Türkiye’nin uzun yıllardır dünya sıralamasında ikinciliği koruması da bunun somut göstergelerinden birisi. Türkiye’nin riskli bölgelerde de inşaat yapma tecrübesi var. Afrika’nın tehlikeli ve zor koşullarında ya da Ukrayna-Rusya savaşına rağmen bölgede ya da benzer tüm yerlerdeki tecrübeleri Suriye konusunda daha sağlam adımlar atabilmesi için ön ayak olacaktır.
Ancak, Suriye gibi savaş sonrası bölgelerde çalışmanın belirli riskleri vardır. Özellikle:
- Ödeme garantileri ve finansman kaynakları belirsizdir.
- Yerel idari yapıların yeniden şekillendiği bu dönemde hukuki altyapı zayıftır.
- İnşaat malzemelerinin ve ekipmanlarının lojistiği zorluk çıkarabilir.
Bu nedenle, Türk müteahhitlerin sürece girmeden önce teminat mekanizmaları oluşturması ve finansal riskleri minimize edecek işbirlikleri geliştirmesi kritik önem taşır. Elbette bu süreçte devletlerarası ilişkilerin ve finans kurumlarının en büyük söz sahibi olduğunu da unutmamak gerekir.
Suriye’deki yeniden yapılanma sürecinin Türk inşaat sektörü için sunduğu fırsatlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sektörel gelişim açısından da büyük önem taşıyor. Bu süreç, özellikle Türk firmalarının kazandığı deneyim ve lojistik avantajlarıyla birlikte, sektörel çeşitlenmeyi ve büyümeyi destekleyecek potansiyele sahip. Özellikle prefabrik çelik yapılar ve inşaat teknolojilerindeki ilerlemeler, Türk müteahhitlerinin bu pazarda güçlü bir konum elde etmesine imkan tanıyacak gibi görünüyor.
Yine Para Dergisi’ne konuşan İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı Tahir Tellioğlu, Türk müteahhitlik sektörünün bu süreçte nasıl bir avantaj elde edeceğini şu şekilde açıklıyor: “Suriye’nin yeniden imarı için Türkiye’nin güçlü bir aday olduğunu düşünüyoruz. Türk inşaat sektörü, deprem bölgesinde aldığı işler ve kamu yatırımlarıyla büyük tecrübe kazandı. Lojistik açıdan da bölgeye çok yakın olduğumuz için, Türk müteahhitlik sektörü bu süreçte önemli bir oyuncu olacak.”
Lojistik Avantaj ve Yeni Yatırımlar
Türkiye, Suriye’ye lojistik açıdan en avantajlı konumda olan ülkelerden biri. Karayolu ve demiryolu ile doğrudan malzeme sevkiyatının sağlanabilmesi, Türk firmalarına maliyet avantajı sunuyor. Özellikle İskenderun, Mersin ve Gaziantep merkezli lojistik hatlarının Suriye’ye yönlendirilmesi, sevkiyat sürelerini kısaltarak proje teslim sürelerini hızlandıracaktır.
Ancak, lojistik maliyetlerin yükselmesi önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor ve bu süreçte Suriye’ye malzeme sevkiyatı yapan firmaların lojistik sistemlerini ve kapasitelerini geliştirmesi önem arz ediyor.
Finansman ve Siyasi Durum
Suriye’nin yeniden inşası için gereken finansman konusu, en önemli tartışma başlıklarından biri. Suriye’nin GSYİH’sının 9 milyar dolara düştüğü, hazinesinde döviz bulunmadığı ve dünya genelinde finansman sağlayıcı kurumların, özellikle Dünya Bankası’nın bu sürece nasıl katkı sağlayacağı belirsizliğini koruyor. Ancak Türk firmalarının, kendi finansman modellerini geliştirerek bu süreçte önemli bir pay alacağı tahmin ediliyor.
Suriye’nin yeniden inşası için gereken finansman, sürecin en önemli belirleyicilerinden biri olacak. Suriye’nin mevcut bütçesinin bu projeleri finanse etmeye yeterli olmadığı biliniyor. Yaptırımların ise ne zaman ve ne ölçüde kaldırılacağı belirsiz. Dünya Bankası ve uluslararası fonların bu sürece nasıl dahil olacağı da henüz netleşmiş değil.
Türkiye için uzun vadeli finansman paketleri ve devlet destekli garantili projeler süreci hızlandırabilir. Aynı zamanda, Körfez sermayesinin Suriye projelerine yönlendirilmesi, Türk firmalarının maliyet avantajı yakalamasına yardımcı olabilir.
Sonuç Olarak
Suriye’nin yeniden inşası, büyük bir ekonomik ve sektörel fırsat sunuyor. Türk müteahhitlik sektörü, coğrafi avantajlar, lojistik üstünlük ve sektör deneyimi ile bu süreçte en güçlü oyunculardan biri olmaya aday. Halep, Şam, Hama gibi şehirlerdeki projeler, Türk firmalarına sadece inşaat alanında değil, aynı zamanda malzeme üretimi, sanayi yapıları ve prefabrik çelik yapılar gibi sektörlerde de önemli fırsatlar sunacak. Suriye’nin yeniden yapılanması sürecinde Türk inşaat sektörü, bölgedeki önemli güçlerden biri haline gelecektir.